000 02321 a2200313 4500
999 _c200002925
_d29614
001 200002925
003 TR-AnTOB
005 20240925073654.0
008 110130s2010 tu 000 1
020 _a9786054377282
040 _aTR-AnTOB
_cTR-AnTOB
041 _atur
050 0 0 _aPL248.T362
_bS24 2010
090 _aPL248. T362
_bS24 2010
100 1 _aTan, M. Turhan,
_d1886-1939
_916992
245 1 0 _aSafiye /
_cTurhan Tan.
264 1 _aİstanbul :
_bArtemis Yayınları,
_c2010.
300 _a503 s. ;
_c20 cm.
336 _2rdacontent
_atext
_btxt
337 _2rdamedia
_aunmediated
_bn
338 _2rdacarrier
_avolume
_bnc
520 _aTarih kitapları hep erkekleri anlattı. Erkeğin savaşı, barışı, taht uğrunda döktüğü kan, aldığı can... Kadınlar büyük bir hikayenin yan karakteriydi sanki. Tarih böyle bakmayı seçmişti. Ve yanıldı... Asırlar boyunca cesur, güçlü, tuttuğunu koparan, isimli, isimsiz sayısız kadın, erkeğin ördüğü düşünülen iktidar duvarlarının gerçek mimarıydı. Anne Boleyn, Isabella, Hürrem Sultan, Nurbanu Sultan, daha birçoğu ve Safiye... Herbiri, dahil olduğu hanedanın kaderinde vazgeçilmezdi. Osmanlı’da kadınlar saltanatı adıyla anılan iki yüzyıllık dönem boyunca birçok kadın, koca bir imparatorluğun yönetiminde kilit görevler üstlendi. Önce Hürrem. Ardından Nurbanu. Safiye ve Handan Sultan… Güç dünyasının erkek kahramanları arasında kadınsıydılar. Şehvet dolu bakışları okşarken insan ruhunu, tek bir kaş hareketiyle kelleler uçardı. Al dudakları beklenmedik arzularla aralandığında, o dudaklardan dökülen tek bir söz savaşlar başlatırdı. Venedik asıllı Safiye’nin gerçek adı Agrippine’ydi. O da Hürrem gibi kaçırılarak saraya hediye edilmişti. Ve yine Hürrem gibi kısa zamanda Harem’de yükselecekti. Güzeldi, zekiydi, boşa adım atmazdı, kendini koruyacak ve ahaliye hükmedecek kadar, hatta daha da güçlüydü. Evlendiği sultan ve doğurduğu şehzadenin ipleri Safiye’nin elindeydi. Osmanlı’nın yakın geleceğine imza atmaktan çekinmeyecekti.
650 0 _aTurkish fiction
_97165
650 0 _aTarihi roman
_988729
650 0 _aHistorical fiction
_944796
650 7 _aTürk romanı
_2etuturkob
_99421
942 _cBK
_2lcc